top of page
Yazarın fotoğrafıDicle Demirel

AYM'NİN İPTAL KARARIYLA BİRLİKTE BASIN İŞÇİLERİNİN KIDEM TAZMİNATINI KOŞULLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

I-İPTAL EDİLEN HÜKÜM


AYM, GAZETECİLERİN KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANMASI İÇİN GEREKLİ OLAN BEŞ YILLIK KIDEME SAHİP OLMA VE BİR YIL İÇERİSİNDE ALTI AYDAN AZ SÜRDÜRÜLEN HİZMETİN KIDEME ESAS ALINMAMASI ŞEKLİNDEKİ KURALLARI ANAYASA’YA AYKIRI BULARAK İPTALİNE KARAR VERDİ.


Anayasa Mahkemesi; 14/06/2023 tarihli ve 3221 sayılı Resmi Gazete ile 5953 Sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un altıncı maddesinin birinci fıkrası ile yedinci fıkrasının ikinci cümlesinin iptaline karar verdiğini bildirdi.


İptale konu hüküm şu şekildedir:

Akdin işveren tarafından feshi ve kıdem tazminatı: Madde 6-(Değişik: 4/1/1961-212/1 md.) Meslekte en az beş yıl çalışmış olan gazetecilere kıdem hakkı tanınır. Kıdem hakkı gazetecinin mesleğe ilk giriş tarihinden itibaren hesaplanır. Akdin feshi halinde gazeteci, bu süreye göre hesaplanacak tazminatı almaya hak kazanır. Birinci maddenin şümulüne giren bir işyerinde işverenle arasındaki hizmet münasebeti bir veya müteaddit mukaveleye istinaden fasılasız olarak en az beş yıl sürmüş olan gazetecinin işine son verilmesi yapılacak yazılı ihbardan itibaren üç ay geçtikten sonra muteber olur. Beş seneden az hizmeti olanlar için bu ihbar müddeti bir aydır. İhbar müddetinin son günü olan tarih tazminata esas tutulur ve yıllık izinden sayılmaz. Gazeteci yıllık iznini kullanmamışsa, işine son verilmesi halinde, izin müddetine ait ücreti kendisine peşin olarak verilir. Hizmetine bu madde hükümlerine göre son verilen gazeteciye feshi ihbar edilen mukavelenin taallük ettiği her hizmet yılı veya küsuru için, son aylığı esas ittihaz olunmak suretiyle her yıl için bir aylık ücreti miktarında tazminat verilir. Ancak yıllık hizmetin altı aydan az kısmı nazara alınmaz. İlk mukavele yılında bu miktar hesaplanmaz. Bir defa kıdem tazminatı olan gazetecinin kıdemi, yeni işine girişinden itibaren hesaplanır. Ancak, buna aykırı olarak işverenle gazeteci arasında yapılacak mukavele muteberdir. İşverenin maddi imkansızlık sebebiyle gazetecinin tazminatını bir defa ödeyememesi halinde, tediye en çok dört taksitte yapılır ve bu taksitlerin tamamının süresi bir yılı geçemez. Ancak, bu bölünme o iş yerinin mali vergisini tahakkuk ettiren maliye şubesinin, müessesenin zarar etmekte olduğu kararı üzerine yapılabilir. (Ek: 9/8/2002-4773/12 md.; Değişik: 22/5/2003-4857/116 md.) İş Kanunun 18,19,20,21 ve 29 uncu maddesi hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.

Mahkeme iptale konu edilen hükümleri değerlendirirken ilk olarak, ilgili normun kıdem tazminatına hak kazanılabilmesinin şartlarını düzenlediğini; kıdem tazminatının ise Anayasa’nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirileceğini ifade etmiştir.


Demokratik toplumun varlığında ve devam ettirilmesinde önemli rolü olan gazetecilerin görevleri sebebiyle hak kazandıkları ücret ve diğer alacaklarının birtakım özel düzenlemeler ile teminat altına alınması için lehe düzenlemeler yapılabileceğini kaydeden Mahkeme; iptale konu edilen normların bu bağlamda değerlendirilip değerlendirilemeyeceği sorunu üzerinde durmuştur.


Bu kapsamda mülkiyet hakkı yönünden eşitlik ilkesini değerlendiren Mahkeme; kıdem şartları 1475 sayılı Kanun kapsamında belirlenen işçiler ile 5953 sayılı Kanun kapsamında belirlenen basın işçilerinin karşılaştırma yapmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olduklarını ifade etmiştir.


Mahkemeye göre eşitlik ilkesinin gereği olarak karşılaştırma yapmaya müsait olacak şekilde benzer durumda olanlar arasından bir kısmı lehine getirilen farklı düzenlemenin, bir ayrımcılık tanınması niteliğinde olmaması için nesnel ve makul bir temele dayanması ve ölçülü olması gerekir.


Ancak 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olarak çalışan işçiler bakımından kıdem tazminatına esas kıdem süresi 1 yıl olarak kabul edilmekte; tazminat hesaplamasının altı aydan az artık süre dikkate alınmadan yapılacağı ile ilgili olarak bir kural yer almamaktadır.

Hal böyle olunca Mahkeme, iptale konu düzenlemenin basın işçileri aleyhine açık bir dengesizlik oluşturarak aşırı bir külfete neden olduğunu ve farklı muamelenin ölçüsüz olduğunu ifade etmiş ve iptale konu edilen her iki normu da Anayasa’nın 10. ve 35. maddelerine aykırı bularak iptal etmiştir.


Kararın tam metnine https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2023/06/20230614-6.pdf linkinden ulaşabilirsiniz.


II-YAPILAN DEĞİŞİKLİK İLE BİRLİKTE BASIN İŞÇİLERİNİN KIDEM TAZMİNATINA HAK KAZANMA ŞARTLARI


5953 sayılı Kanun’a tabi basın işçilerinin kıdem tazminatına hak kazanma koşulları incelenirken 5 yıllık kıdeme sahip olma şartı ilk bölümde değindiğimiz değişikliğe kadar büyük bir engel olarak karşımıza çıkmaktaydı.


Buna göre, basın işçisinin işe başladığı ilk tarih 5 yıllık kıdem süresinin başlangıcı kabul edilecek ve bu süre zarfında işçi, çalışmakta olduğu işinden ayrılırsa 5 yıllık süre dolmadığı için kıdem tazminatına hak kazanamayacaktı.


Basın işçileri aleyhine son derece eşitsizlik yaratan bu hüküm uygulamada işverenlerin de ödemekle yükümlü oldukları kıdem tazminatına ilişkin farklı yöntemler kullanmalarına sebebiyet vermekteydi. Zira ilgili hüküm işçinin 5 yıllık kıdem süresinin tamamını aynı işveren yanında doldurup doldurmayacağına ilişkin bir belirleme içermediğinden işverenler işçinin başka işverenler yanında çalıştığı süreye ait kıdem tazminatını ödemek istememekte ve işçi ile arasındaki sözleşmeye, işçinin kendi bünyesinde işe başlamadan önceki döneme ait çalışmalarıyla ilgili tazminat talep edemeyeceğini hüküm olarak eklemekteydi.


Öte yandan Kanun’da yer alan “Bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdemi, yeni işine girişinden itibaren hesaplanır.” hükmü uyarınca işçinin, gerekli koşulu sağlayarak kıdem tazminatını almasının ardından başladığı yeni işinde 5953 sayılı Kanun’un öngördüğü 5 yıllık sürenin yeniden başlaması da uygulamada tartışılan bir sorun olmaktaydı. Her ne kadar hükmün devamında gazeteci ile işvereninin aralarındaki sözleşme ile bu durumun aksini kararlaştırabilecekleri ifade edilmekteyse de uygulamada işverenlerin, kendi aleyhlerine olabilecek bu düzenlemeyi dikkate almadıkları görülmekteydi.


Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda yer verdiğimiz iptal kararı ile birlikte ilgili hükmün yaratmış olduğu bu sorunların son bulacağından bahsetmek mümkünse de 5953 sayılı Kanun’un kıdem tazminatını düzenleyen hükümleri; 4857 sayılı İş Kanunu’ndan atıfla 1475 sayılı Kanun’un gerisinde kalmaya devam etmektedir.


İptal kararıyla ile birlikte 5953 sayılı Kanun’a tabi olarak çalışan işçilerin kıdem tazminatına hak kazanma koşullarını şu başlıklar altında toplamak mümkündür:


a-) 5953 Sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’a Göre İşçi Olmak


5953 sayılı Kanun’un 1. maddesinde bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı kişiler şu şekilde ifade edilmiştir:


Bu Kanun hükümleri Türkiye'de yayınlanan gazete, internet haber siteleri, internet haber siteleri ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki "işçi" tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır.


Hükümden anlaşılacağı üzere, Türkiye’de yayımlanan gazete, internet haber siteleri, süreli yayınlar, haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan kişiler ve bunların işverenleri 5953 sayılı Kanun hükümlerine göre kıdem tazminatı almaya hak kazanacaklardır.


b-) Çalışma Süresi


İptal kararıyla birlikte basın işçisinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi işçiler için öngörülen 1 yıllık çalışma süresine benzer bir çalışma süresinin gerekli olup olmadığının cevaplandırılması gerekmektedir.


Bu hususa ilişkin olarak Kanun’un 6. maddesinin 2., 3. ve 6. fıkralarından yola çıkarak bir sonuca varmak mümkün gözükmektedir. Söz konusu hükümler şu şekildedir:


(f.2) Kıdem hakkı gazetecinin mesleğe ilk giriş tarihinden itibaren hesaplanır.

(f.3) Akdin feshi halinde gazeteci, bu süreye göre hesaplanacak tazminatı almaya hak kazanır.

(f.6) Hizmetine bu madde hükümlerine göre son verilen gazeteciye feshi ihbar edilen mukavelenin taallük ettiği her hizmet yılı veya küsuru için, son aylığı esas ittihaz olunmak suretiyle her yıl için bir aylık ücreti miktarında tazminat verilir. İlk mukavele yılında bu miktar hesaplanmaz.


Her şeyden evvel söz konusu hükümlerin, basın işçisinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi bakımından net biçimde belirli bir çalışma süresi öngörmediği görülmektedir.


Ancak ikinci fıkrada yer alan ‘bu süreye göre hesaplanacak tazminat miktarı’ ifadesinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin olarak bir netlik bulunmamaktadır. Bu düzenlemenin birinci fıkra ile bağlantılı ve onun devamı niteliğinde olduğu düşünüldüğünde, işçinin yeni bir iş akdi imzalaması halinde, yeni işinde kıdem tazminatına esas alınacak sürenin mesleğe ilk giriş tarihinden itibaren hesaplanması gerekeceği gibi bir sonuç çıkacaktır ki bu, hakkaniyete uygun bir yaklaşım olmayacaktır.


Kanaatimizce bu çelişkiyi hükmün 5. fıkrası gidermektedir. Hüküm her ne kadar tazminatın hesaplanması hususunu aydınlatmak amacı ile kaleme alınmışsa da ‘feshi ihbar edilen mukavelenin’ şeklindeki ifadesi ile kıdem tazminatına esas alınacak çalışma süresinin, işçi ile işverenin sözleşme imzaladıkları tarihten feshe kadar geçen dönemdeki süre olacağını açıkça ortaya koymaktadır.


Netice olarak; hükmün lafzı farklı yorumlamalara açık olmakla birlikte iptal kararıyla basın işçileri bakımından kıdem tazminatına hak kazanılabilmesi için asgari çalışma süresinin aranmayacağı kanaatindeyiz.


c-) Sözleşmenin Belirli Nedenlerle Feshi


5953 sayılı Kanun’un düzenleniş şekli işçinin hangi hallerde kıdem tazminatına hak kazanacağıyla ilgili olarak kesin çıkarımlar yapmayı zorlaştırmaktadır. Örneğin ‘haklı nedenle fesih’, işçi tarafından yapıldığı düzlemde kıdem tazminatına hak kazanma sonucunu doğurmakla birlikte 5953 sayılı Kanun’da işçinin haklı sebep ile iş sözleşmesini feshedebileceği tek bir hal sayılmış bulunmaktadır. Dolayısıyla Kanun’da sayılanın dışında gerçekleşen ve sözleşmenin devamını işçi açısından imkansız kılacak diğer bir sebebin varlığı halinde feshin ne şekilde gerçekleşeceği uygulamaya bırakılmış vaziyettedir.

Bu nedenle Kanun’un iş akdinin sonlandırılmasına ilişkin tüm sonuçları kapsar nitelikte ve sistemli bir şekilde yeniden düzenlenmesi yerinde olacaktır. Konuya ilişkin çekincelerimizi kısaca yer vermiş olmakla birlikte hangi fesih nedenlerine dayalı olarak Kanun’un kıdem tazminatı düzenlemesine yer vermiş olduğunu değerlendirelim:

  • İşçi Bakımından:

1.Haklı Sebeple Fesih Hakkı: Bu husus 5953 sayılı Kanun’un 11. maddesinde düzenlenmektedir. İlgili hüküm “Bir mevkutenin veçhe ve karakterinde gazeteci için şeref veya şöhretini veya umumiyetle manevi menfaatlerini ihlal edici bir vaziyet ihdas edecek şekilde bariz bir değişiklik vukuu halinde, gazeteci ihbar mühletini beklemeden akdi feshedebilir. İş akdini birinci fıkranın verdiği hakka dayanarak fesheden gazeteci, işverenin kusuru neticesinde iş akdini feshetmiş olsa idi ne miktar tazminat alacak idiyse, o miktar tazminat isteyebilir.” şeklindedir.


Bu hüküm uyarınca bir yayında, gazetecinin şerefini, şöhretini ya da menfaatlerini ihlal edici nitelikte bir değişiklik yapıldığı halde; gazeteci, sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olup olmadığına bakmaksızın ihbar koşuluna uymadan sözleşmeyi feshedebilecek ve tazminata hak kazanacaktır.


Burada dikkat çekmek gerekir ki ilgili hükümde işçinin fesih ile hak kazanacağı alacak ‘tazminat’ olarak adlandırılmakta ancak ‘kıdem’ tazminatı olup olmadığına ilişkin bir ifade yer almamaktadır. Kanun’da yer alan bu boşluk doktrin ve uygulamada söz konusu tazminatın kıdem tazminatı olarak yorumlanması gerektiği şeklindeki ağırlıklı görüş ile kısmen çözülmüştür.


Not: Gazetecinin sözleşmeyi haklı bir nedene dayanmaksızın feshetmesi, görevinin ifasıyla ilgili hususlarda kasten ya da ağır ihmali eylemleri neticesinde yayının itibar veya şöhretine zarar gelmesi (5953 s.K. md. 11) ve belirli süreli sözleşmelerde sürenin sona ermesi hallerinde gazetecinin kıdem tazminatına hak kazandığından bahsedilemeyecektir.

  • İşveren Bakımından:

1.İhbar Öneli İle Fesih: Bu husus 5953 sayılı Kanun’un 6. maddesinde düzenlenmektedir. İlgili hüküm “Birinci maddenin şümulüne giren bir işyerinde işverenle arasındaki hizmet münasebeti bir veya müteaddit mukaveleye istinaden fasılasız olarak en az beş yıl sürmüş olan gazetecinin işine son verilmesi yapılacak yazılı ihbardan itibaren üç ay geçtikten sonra muteber olur. Beş seneden az hizmeti olanlar için bu ihbar müddeti bir aydır.(…) Hizmetine bu madde hükümlerine göre son verilen gazeteciye feshi ihbar edilen mukavelenin taallük ettiği her hizmet yılı veya küsuru için, son aylığı esas ittihaz olunmak suretiyle her yıl için bir aylık ücreti miktarında tazminat verilir.” şeklindedir.


Bu hüküm uyarınca işverenin işçi ile arasındaki sözleşmeyi haklı bir sebep olmaksızın sona erdirmek istediği hallerde, işçinin çalışması aralıksız olarak 5 yıl sürmüş ise 3, 5 yıldan az ise 1 ay önce ihbar öneli vermesi gerekmektedir. Usulüne uygun olarak yapılan ihbar bildirimiyle birlikte Kanun’un aradığı müddetlerin dolmasını takiben işçi ile işveren arasındaki sözleşme sona erecek ve işçi yukarıda madde hükümlerince kıdem tazminatına hak kazanacaktır.

  • Özel Durumlar:

1.Gazetecinin Ölümü Nedeni İle Fesih: Bu husus 5953 sayılı Kanun’un 18. maddesinde düzenlenmektedir. İlgili hüküm “Gazetecinin ölümü sebebiyle iş akdinin sona ermesi halinde, eşi ve çocuklarına ve bunlar bulunmadığı takdirde geçimi kendisine terettüp eden ailesi efradına müteveffanın aylık ücretinin üç mislinden az olmamak üzere, kıdem hakkı tutarında ölüm tazminatı verilir.” şeklindedir.


2.Gazetecinin Hastalığı Nedeni İle Fesih: Bu husus 5953 sayılı Kanun’un 12. maddesinde düzenlenmektedir. İlgili hüküm “Gazetecinin uğradığı hastalık sebebiyle iş akdi işveren tarafından feshedilemez. Ancak, bu hastalığın altı aydan fazla uzaması halinde tazminat verilmek suretiyle akdin feshi cihetine gidilebilir.” şeklindedir.


Birinci durumda, gazetecinin ölümü nedeniyle taraflar arasındaki sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi; ikinci durumda ise gazetecinin hastalığının sözleşmenin devamını imkansız kılması sebebiyle işveren tarafından sona erdirilmesi düzenlenmektedir. Her iki durumda da ilgili hükümler tazminattan bahsetmektedir. Ancak bu tazminatın ‘kıdem’ tazminatı olarak kabul edilip edilmeyeceği doktrinde tartışmalıdır.


Sonuç olarak; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla birlikte kıdem tazminatına hak kazanma şartları bakımından basın işçilerinin aleyhine olan durum giderilmiş gözükmektedir. Ancak iptal edilen cümlelerin hükümden çıkarılmasıyla birlikte hükmün almış olduğu yeni hal, yukarıdaki paragraflarda da açıklanmaya çalışıldığı üzere, hükümden net sonuçlar çıkarabilmeyi zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte ifade etmek gerekir ki 5953 sayılı Kanun’un kıdem tazminatını düzenleyen hükümleri, 1475 sayılı Kanun hükümlerine kıyasla oldukça yetersiz kalmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu iptal kararındaki gerekçeleri göz önünde bulundurulduğunda; basın işçilerinin kıdem tazminatı hakkına yönelik Kanun’da yer alan düzenlemelerin halen bu gerekçeleri ortadan kaldırmaya imkan vermeyecek şekilde yetersiz ve yoruma açık olduğunu söylemek mümkündür.




0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page